İletişim Formu

Çiftler Çocuk sahibi olabilmek için hangi yöntemlere başvurmalıdır ?

1 – Çiftler Çocuk sahibi olabilmek için hangi yöntemlere başvurmalıdır ?

İnfertilite, yani kısırlık toplumda her 100 çiftin 15’inde görülen bir sorundur. Tek bir sebebi olabilmekle birlikte genellikle birden fazla faktörün kısırlığa sebep olduğu saptanır. Öte yandan bu çiftlerin ’inde ne kadında ne de erkekte bir sorun saptanabilir. Yani bir neden bulunamaz.

Sebebi saptanabilmiş kısırlıkta tedavi tamamen sebebe yönelik uygun tedavi ile olmalıdır. Örneğin yumurtlama problemi olan bir kadında yumurtlama tedavisi, erkekte sperm parametrelerinde hafif problemler olan bir çiftte buna yönelik yaşam tarzı değişiklikleri ve medikal tedaviler, tüpleri kapalı olan çiftlerde laparoskopik olarak tüplerin açılması planlanabilir. Fakat bu soruna yönelik tedavi yaklaşımı planlanırken o çifte ait (kadının yaşı, daha önce gördüğü tedaviler, infertilite süresi) diğer önemli parametreler de göz önüne alınmalı ve gerekirse üremeye yardımcı teknikler olan aşılama ve tüp bebeğe geçilmelidir. Tedavi altenatifleri çift ile oturulup tartışılmalıdır.

2 – Tüp bebek tedavisinde yüzde kaç başarı sağlanmaktadır ?

Günümüzde tüp bebek tedavisi en yüksek başarı şansına sahip yöntem olarak kısırlık problemi olan hastalar için umut olmaktadır. Gene tüp bebek tedavisindeki başarı oranı birçok kişinin sandığının aksine 0 değildir.

Tüp bebekte başarı şansını belirleyen faktörlerin başında kadının yaşı, ikinci olarak tüp bebek yapmamızı gerektiren kısırlığın altında yatan sebep ve üçüncü olarak da çiftin sahip olduğu maddi ve manevi olanaklar gelir. Genel olarak kadın yaşı arttıkça tüp bebekte de doğal yollarda olduğu gibi gebe kalabilme ve çocuk sahibi olabilme şansı azalır. Öte yandan yumurtalık rezervi çok azalmış bir kadında genç de olsa başarı şansı çok azalmıştır. Dolayısıyla bu örnekte kısırlığa sebep olan etken başarısızlık şansını da çok arttırmış olur. Tam tersine kadın yaşı biraz ileri olmakla birlikte, yeterli yumurtalık rezervine ve sosyal olarak birden fazla deneme şansına sahip hasta gruplarında başarı şansı oldukça yüksektir. Bu iki örnekten de anlaşılabileceği üzere, tüp bebek tedavisi de başarı şansı da tamamen bireyseldir, bireysel olmalıdır.

3 – Tüp bebek uygulaması daha çok hangi yaş grubuna önerilmektedir ?

Tüp bebek sanıldığının aksine sadece belli bir yaş grubunda uygulanan bir yöntem değildir. Tüpleri tıkalı çok genç bir kadın için de en iyi tedavi yöntemidir, hiçbir problem saptanamayan 35 yaş üzerindeki kadınlar için de. Ama tabi ki yaş ilerledikçe hastaların kendiliğinden hamile kalabilme kapasiteleri azalaldığı için 35-45 yaş aralığında tüp bebek tedavisi için başvuran hasta sayısı daha fazladır.

4 – Anne ve Baba adaylarında kronik hastalıkların bulunması tüp bebek tedavisini engeller mi ?

Tüp bebek tedavisinde başarıyı belirleyen en önemli faktörlerden biri de özellikle kadının genel durumu ve sahip olduğu diğer hastalıklardır. Çünkü bu parametreler hem yumurta kalitesini, hem embriyo kalitesini hem de embriyonun rahime tutunmasını ve gebeliğin devamını etkileyebilir. Bu hastalıkların başında tiroid hormonundaki düzensizlikler, şeker hastalığı veya gizli şeker ve bağışıklık sistemini etkileyebilecek hastalıklar sayılabilir. Tüp bebeğe başlamadan önce ve embriyo ana rahmine transfer edilmeden önce, anne adayı bu faktörler açısından taranmış ve bir bozukluk saptanmış ise tedavi edilmiş olmalıdır.

5 - Tüp bebek tedavisinde Anne ve Baba adaylarının kilo ve yaş durumları tedavide başarıyı etkiler mi ?

Kadınların en çok merak ettiği konulardan birisi de kilolarının tüp bebek tedavisini olumsuz etkileyip etkilemeyeceğidir. Aslında bu konu çok tartışmalıdır. Kilolu hastaların çoğu beraberinde hormonal dengesizliklere ve gizli şeker dediğimiz glukoz intoleransına sahiptir. Dolayısıyla başarı şansı bu çiftlerde daha düşüktür. Öte yandan bu şekilde metabolik bir dengesizliği olmayan veya tedaviyle düzeltilmiş ve kontrol altında olan hastalarda kilo vermenin doğrudan başarı şansını arttırdığı gösterilememiştir. Dolayısıyla önemli olan kilo vermek değil, dengeli beslenme, spor ve uygun medikal tedavi ile metabolik dengeyi yeniden sağlamaktır.